AK Parti ve MHP arasında başından bu yana ‘stratejik bir ittifak’ olduğu belirtilebilir.
15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından Türkiye'de hem içerde hem dışarda belirsizlikler arttı. Bu zorlu koşullar, AK Parti ve MHP'yi "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" temelinde bir ittifaka itti. Ancak, ittifak süreci boyunca birçok sorun da baş gösterdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli, dayanıklı ve güçlü liderler olarak bu krizleri aşmayı başardı.
MHP ve AK Parti'deki "lider odaklı" kültür, ittifakın devamında etkili oldu. Bahçeli'nin MHP'deki sözünün üzerine başka yorum yapılmaması gibi, AK Parti'de de Erdoğan'ın sözleri tartışılmadan kabul görüyor. Eleştiriler, yalnızca kapalı kapılar ardında kalıyor.
Ancak şu anda ittifakta ciddi bir sıkıntı olduğu gözlemleniyor. Ortak stratejik amaçlar arasındaki farklılaşmalar iyice belirgin hale geldi. Özellikle Bahçeli'nin bazı çıkışları, ittifakın sağlam temellerinde çatlakların oluştuğunu gösteriyor.
İmralı Çıkışı: Yeni Bir Oyun mu?
Bahçeli'nin İmralı çıkışı, ittifakın başından beri "oyunu kuran" taraf olarak dikkat çekiyor. Ancak, Erdoğan'ın bu yeni oyuna güçlü bir direnç gösterdiği görülüyor. Bu durum, Bahçeli’nin açıklamalarının AK Parti tarafından coşkuyla sahiplenilmemesi ve son kayyum adımlarında da ortaya çıkıyor.
Farklı Stratejik Hedefler
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bahçeli'nin stratejik hedeflerde farklı yaklaşımları olduğu aşikar. Erdoğan, meseleleri daha pragmatik bir bakış açısıyla ele alırken, Bahçeli için stratejik hedefler kırmızı çizgi niteliğinde. Bahçeli'nin son grup konuşmasında "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin yüzüncü yıl dönümüne kadar bu hedefin devam edeceğini" vurgulaması da bu durumu gözler önüne seriyor.
İttifakta Kara Bulutlar
İki lider arasındaki görüş ayrılıkları, ittifakın geleceğine kara bulutlar düşmesine yol açabilir. Özellikle Suriye'nin kuzeyindeki yapılanma ve hükümet sistemi gibi konular, iki lider arasında ayrışmanın temellerini oluşturuyor.
Muhalefet Devrede: İmamoğlu ve Yavaş Faktörü
Bu gelişmelerin gölgesinde, muhalefette Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi halkla doğrudan empati kurabilen liderlerin varlığı dikkat çekiyor. Yıllar sonra Erdoğan’ın karşısında halk tarafından sevilen ve iletişim kurabilen liderlerin varlığı, iktidarın göz ardı edemeyeceği bir durum olarak öne çıkıyor. Bahçeli'nin de bu tabloyu yakından takip ettiği düşünülüyor.
Son Söz: Yolun Sonu mu?
İmamoğlu ve Yavaş’ın bu süreçte çok dikkatli olmaları gerekiyor, zira kendilerini Erdoğan ve Bahçeli arasındaki rekabetin tam ortasında buldular. İttifakta ortak bir tutum geliştirilemezse, Erdoğan ve Bahçeli'nin birbirlerine vereceği zarar beklenenden fazla olabilir.