İBB'ye Kayyım İddiaları: Kayyım Politikaları Nasıl İşliyor?
Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) kayyım atanacağına dair iddialar kamuoyunda hızla yayıldı. İktidarın, özellikle muhalefet belediyelerine yönelik uyguladığı kayyım politikaları, son yıllarda oldukça tartışmalı bir hal almış durumda. 31 Mart 2024 seçimlerinin ardından başlayan süreçle birlikte, iktidar, pek çok muhalefet belediyesine kayyım atamış ve seçilmiş belediye başkanlarını görevden alarak halkın iradesini yok saymaya devam etmiştir.
Seçimden Sonra Kayyım Atamaları: Bir Devamlılık Hikayesi
31 Mart 2024 yerel seçimlerinin ardından, iktidar eliyle birçok belediye başkanı hakkında soruşturmalar açıldı ve çeşitli suçlamalarla gözaltına alındılar. Bu durum, özellikle muhalefet belediyelerinde kayyım atamalarının yapılmasıyla sonuçlandı. Söz konusu kayyımlar, yerel yönetimlerin halk tarafından seçilerek belirlenmiş iradesinin yerine atanan merkezi yönetim temsilcileri olarak görevlendirildiler.
Hakkari, Esenyurt ve Diğer Belediyelerde Kayyım Dalgası
İlk kayyım atamaları, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinin ardından kısa süre içerisinde başladı. İlk kayyım atanan belediye Hakkari Belediyesi oldu. Hakkari Belediyesi’nin eski Eşbaşkanı Mehmet Sıddık Akış, 2014 yılında açılan bir dava ve diğer soruşturmalarla görevden alındı, yerine Hakkari Valisi Ali Çelik kayyım olarak atandı. Hakkari'deki olayların ardından Esenyurt Belediyesi'nde de bir kayyım atama süreci yaşandı. CHP'li Ahmet Özer’in gözaltına alınmasının ardından, belediyeye kayyım atandı. Esenyurt Belediyesi’nde kayyım görevi, İstanbul Vali Yardımcısı Can Aksoy'a verildi.
Büyükşehir Belediyelerine Kayyım Atamaları
Daha sonraki kayyım atamaları, Mardin, Batman, Halfeti, Dersim ve Ovacık gibi büyükşehir belediyelerine de sıçradı. Bu belediyelerin eşbaşkanları, çeşitli terör suçlamalarıyla görevden alındı ve yerine kayyımlar atandı. Bu süreç, özellikle DEM Parti ve CHP’nin yönetimindeki belediyeler için bir dönüm noktası oldu. Kayyım atamalarının gerekçeleri arasında, belediye başkanlarının "terör örgütü üyesi olmak" gibi suçlamalar öne sürüldü, ancak çoğu zaman somut delillerin olmaması, kayyım atamalarının hukuki meşruiyetini sorgulatan bir faktör haline geldi.
Kayyım Uygulamalarının Hedefi: Muhalefet Belediyeleri
AKP'nin, kayyım atamalarındaki asıl hedefinin, muhalefet partilerinin belediyeleri üzerinde iktidarın etkisini artırmak olduğu ileri sürülüyor. AKP'nin kayyım stratejisinin temelinde, muhalefet belediyelerinin başarısız gösterilmesi, yerel yönetimlerin zayıflatılması ve halkın demokratik iradesinin yok sayılması yer alıyor. Bu durum, sadece yerel yönetimlerin değil, aynı zamanda demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinin de zedelenmesine yol açıyor.
Sonraki Kayyım Atamaları: Van, Siirt, Kağızman ve Diğer Belediyeler
2024 yılının sonlarına doğru, Van, Siirt ve Kağızman gibi farklı illerde de kayyım atamaları devam etti. Örneğin, Van'da Abdullah Zeydan'ın görevden alınmasının ardından kayyım atandı ve Siirt’te Sofya Alağaş’ın hapis cezası almasının ardından Siirt Belediyesi'ne kayyım atandı. Ayrıca, Kağızman Belediye Eşbaşkanı Mehmet Alkan’ın hapis cezasının ardından Kars’ın Kağızman ilçesine de kayyım atandı. Bu örnekler, kayyım atamalarının sadece büyükşehirlerde değil, küçük ilçelerde de rutin bir uygulama haline geldiğini gösteriyor.
Belediye Başkanlarının Görevden Alınması ve Hukuksuzluk Eleştirileri
Kayyım atamalarının gerekçesi genellikle terörle ilişkilendirilmiş suçlamalar olsa da, çoğu zaman bu suçlamalarla ilgili somut deliller sunulmadığı ve kayyımların atandığı belediyelerdeki süreçlerin hukuki zeminlerden yoksun olduğu eleştiriliyor. Özellikle “Kent Uzlaşısı” gibi yerel düzeyde yapılan anlaşmalar, yargı ve siyasi baskılarla suçlanmakta, halkın seçtiği yerel yönetimlerin yerine atanan kayyımların yönetim biçimi sorgulanmaktadır.
İBB İçin Yeni Bir Dönüm Noktası: İmamoğlu'nun Durumu
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesinin ardından, İBB'ye kayyım atanması iddiaları gündeme geldi. Yandaş basının, “Diploması elinden alındı, İBB de yolda” gibi başlıkları, bu süreçle ilgili endişeleri arttırdı. Bu gelişmeler, kayyım uygulamalarının İstanbul gibi büyükşehirlerde de gerçekleşebileceğini ve bu durumun sadece yerel değil, ülke çapında demokratik değerleri sarsabileceğini gösteriyor.
Kayyımların Etkisi ve Gelecek Perspektifi
Kayyım atamalarının Türkiye’deki demokrasiye olan etkisi giderek daha belirgin hale geliyor. Halkın iradesinin yok sayılması, yerel yönetimlerin merkezi yönetimin kontrolüne geçirilmesi, ve muhalefet partilerinin siyaseten baskı altına alınması, Türkiye’deki siyasi ortamı daha da geriyor. Kayyımların, eğitim, sağlık, ekonomi gibi kritik alanlardaki uygulamaları, yerel halkın yaşamını olumsuz etkiliyor.
Bu süreçler, sadece muhalefet partilerine yönelik değil, tüm Türk halkının demokrasiye, yerel özerkliğe ve temel hak ve özgürlüklere yönelik tehditler barındırıyor. Kayyımların bir an önce sona ermesi, hukukun üstünlüğü ve halkın iradesine saygı gösterilmesi gerektiği vurgulanıyor.