Trump'ın Gazze Planına Çin'den Sert Tepki: Barış Değil, Kaos Getirir
ABD Başkanı Donald Trump, 4 Şubat'ta Beyaz Saray'da düzenlediği ortak basın toplantısında, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Gazze Şeridi’ne ilişkin tartışmalı bir açıklamada bulundu. Trump, ABD'nin Gazze'yi "devralacağı" ve bu bölgeye "sahip olacağı" yönünde ifadeler kullanarak, Filistinlilerin geleceğiyle ilgili yeni bir plan sundu. Bu plan, Gazze'nin büyük kısmının harabe halinde olduğunu belirten Trump’ın, Filistinlilerin Mısır ve Ürdün gibi komşu ülkelere yerleştirilmesi fikrini içermekteydi.
Trump’ın bu açıklamaları, uluslararası toplumda büyük bir tepkiye yol açtı. Gazze’deki Filistinli nüfusun, komşu ülkelere yerleştirilmesi fikri, hukuki ve insani açılardan ciddi endişelere neden oldu. Birçok uluslararası gözlemci, bu tür bir planın Filistinlilerin yerinden edilmesine yol açarak, bölgedeki gerginliği artıracağı ve barışa ulaşılmasının önünde büyük bir engel oluşturacağı görüşünü paylaştı.
Çin’in Tepkisi: Gazze’nin Statüsü Değiştirilemez
Trump’ın açıklamalarına en sert tepkilerden biri ise Çin’den geldi. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, başkent Pekin’de düzenlediği basın toplantısında, Gazze'nin statüsüyle ilgili net bir tutum sergileyerek, Trump’ın önerilerine karşı güçlü bir karşı duruş sergiledi. Wang Yi, “Gazze, Filistin topraklarının ayrılmaz bir parçasıdır. Gazze'nin statüsünü zorla değiştirmek, barış değil, kaos getirir” şeklinde açıklamalarda bulundu. Çin, Gazze'nin Filistin’in ayrılmaz bir parçası olarak kalması gerektiğini savunarak, bu tür bir müdahalenin uluslararası hukuka ve bölgedeki barış sürecine zarar vereceğini ifade etti.
Çin'in Barış ve Çözüm Önerisi
Çin, Gazze’de kalıcı barışın sağlanabilmesi için Mısır ve diğer Arap ülkelerinin öncülüğünde geliştirilmiş olan çözüm planlarını desteklediğini açıkladı. Wang Yi, ABD'yi doğrudan hedef almadan yaptığı açıklamada, büyük ülkelerin bölgedeki halkları gerçekten umursuyorsa, sadece zorla değişim yaratmaya değil, daha kapsamlı ve kalıcı bir barış ortamı sağlamak için somut adımlar atılması gerektiğini belirtti. Ayrıca, Gazze’nin yeniden inşasında insani yardımların artırılması ve "Filistin'i Filistinlilerin yönetmesi" ilkesinin göz önünde bulundurulması gerektiğini vurguladı.
Wang Yi, Çin’in Orta Doğu’daki stratejik ortaklıklarını pekiştirdiğini ve bölge ülkeleriyle güçlü bağlarını sürdürdüğünü belirterek, Çin’in Orta Doğu’da barış, adalet ve kalkınma sağlamak için aktif bir şekilde çalışacağını ifade etti. “Bölge ülkelerinin kendi geleceklerini belirleme hakkına sahip olduklarını ve kendi kalkınma yollarını seçmelerini destekliyoruz” diyen Wang, Çin’in bölgeye yönelik dış politikasının, bölgedeki halkların refahını ve istikrarını hedefleyen bir yaklaşım olduğunu belirtti.
Bölgesel Dinamikler ve Uluslararası Tepkiler
Trump’ın Gazze’ye dair önerileri, yalnızca Çin’in değil, dünya genelinde birçok ülkenin tepkisini çekti. Gazze'nin statüsünün değiştirilmesine yönelik herhangi bir adım, Filistinlilerin uluslararası alanda tanınan haklarını ihlal edebilir ve bölgedeki dengeyi sarsabilir. Bu durum, Orta Doğu’daki istikrarı tehdit edebilir ve Filistin meselesinde daha geniş bir çatışmanın önünü açabilir.
Çin'in yaklaşımı, bölgedeki çözüm sürecinin, dış müdahalelerden ve tek taraflı hamlelerden ziyade, bölge halklarının çıkarları doğrultusunda ve uluslararası hukuk çerçevesinde geliştirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Çin, bu süreçte, Orta Doğu ülkelerinin kendi geleceğini belirleme haklarına saygı duyulması gerektiğini vurgulamaktadır.
Barışa Giden Yol, Dış Müdahalelerden Uzak Durmaktan Geçer
Trump’ın açıklamaları, bölgedeki barış sürecinin önünde ciddi bir engel oluşturabileceği gibi, uluslararası toplumun bu tür tek taraflı ve dayatmacı politikalara karşı daha güçlü bir tutum sergilemesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Çin’in Gazze ile ilgili ortaya koyduğu yaklaşım, barışçıl ve sürdürülebilir bir çözüm için önemli bir perspektif sunmaktadır. Gazze’nin statüsünün ve Filistinlilerin haklarının korunması, ancak bölge halklarının kendi iradelerine saygı gösterilerek sağlanabilir. Bu bağlamda, uluslararası toplumun daha yapıcı ve işbirlikçi bir tavır sergileyerek, Orta Doğu’da kalıcı barış için adımlar atması önemlidir.
