Siyasilerden Murat Ağırel ve Timur Soykan'ın gözaltına alınmasına sert tepki: 'Gazetecilik suç değildir!'
Türkiye sabaha, iki araştırmacı gazetecinin gözaltına alınmasıyla başladı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında “tehdit” ve “şantaj” suçlamalarıyla haklarında işlem başlatılan gazeteciler Murat Ağırel ve Timur Soykan, sabah saatlerinde evlerine yapılan baskınla gözaltına alındı. Kararda, “kaçma ve delil karartma şüphesi” gerekçesiyle gözaltı tedbirinin uygulandığı belirtildi.
Ancak her iki gazetecinin de ifade vermeye gönüllü olduğu ve çağrı yapılması durumunda adliyeye gidecekleri kamuoyunca biliniyor. Bu durum, gözaltı işleminin neden sabaha karşı, şafak operasyonu benzeri bir yöntemle yapıldığını sorgulatırken, siyasi çevrelerden art arda tepkiler yükseldi.
'Gazetecilik değil, halkın gerçeği öğrenme hakkı yargılanıyor'
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, “Timur Soykan ve Murat Ağırel halkın haber alma hakkı için yazan, konuşan iki gazeteci. Gözaltına alınmaları suça karşı değil, gazeteciliğe ve düşünceye karşı verilen bir mücadeledir” diyerek demokratik değerlere vurgu yaptı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut ise daha sert konuştu: “Yargıyı sopa olarak kullananların tek amacı, iktidarı eleştiren gazetecilere gözdağı vermek. Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!”
'Bu bir korku operasyonudur'
İYİ Parti Grup Başkanvekili Turhan Çömez, yaşananları “korkutma ve sindirme politikası” olarak tanımladı. “Niye alındılar peki? Sizi korkuttukları için mi? Yeter!” sözleriyle tepkisini gösterdi.
TİP Genel Başkanı Erkan Baş ise “Çeteler kaybedecek, halk kazanacak” ifadesini yineleyerek, gözaltıların yalnızca gazetecilere değil, halkın bilgi edinme hakkına da yönelik bir saldırı olduğunu belirtti.
'İfadeye gidecek gazetecilere şafak baskını düşman hukuku!'
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Zeybek, "Timur Soykan ve Murat Ağırel zaten ifadeye gidecekti, bu yapılan düşman hukuku" diyerek uygulamayı eleştirdi. CHP Milletvekilleri Ali Gökçek, Mahmut Tanal ve Gülizar Biçer Karaca da benzer ifadelerle gazetecilerin yanında olduklarını belirtti.
Mahmut Tanal özellikle hukuk boyutuna dikkat çekti: “Gözaltı orantılı mı? Hayır. Tehdit ve şantaj gibi ağır suçlamalarla kamuoyu önünde itibarsızlaştırma çabasıdır.”
'Bu bir rehine rejimi'
CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca ise çok daha sert bir eleştiri getirdi: “Erdoğan rejimi bir ‘rehine rejimi’dir. Yargıyı bir sopa gibi kullanarak toplum üzerinde korku iklimi yaratmak istiyorlar.”
‘Gerçekleri yazdıkları için susturulmak isteniyorlar’
Çağdaş Gazeteciler Derneği, DİSK Basın İş, TMMOB ve birçok meslek kuruluşu, yapılan gözaltı işlemini sert dille kınarken, “Timur Soykan ve Murat Ağırel gazetecidir, gazetecilik suç değildir” vurgusunu yineledi. DİSK, bu operasyonun bir korku iklimi yaratma amacı taşıdığını belirtti.
'İfade özgürlüğü değil, Türkiye’nin geleceği yargılanıyor'
Barış Atay, Barış Terkoğlu, Bülent Mumay gibi tanınmış gazeteciler de sosyal medyada dayanışma mesajları yayımlayarak meslektaşlarına sahip çıktı. Özellikle Timur Soykan’ın “Çeteler kaybedecek, halk kazanacak” sözü, sosyal medyada binlerce kullanıcı tarafından paylaşıldı.
Gözaltı sonrası bekleyiş sürüyor
Soykan ve Ağırel’in adliyeye ne zaman sevk edileceği henüz bilinmiyor. Hukukçular, bu sürecin hem ifade özgürlüğü hem de basın özgürlüğü açısından ciddi sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekiyor.
Türkiye kamuoyu, bu gözaltıların ardında gerçekten ne olduğu sorusuna yanıt bekliyor. Ancak görünen o ki bu olay sadece iki gazetecinin değil, tüm basın camiasının, hatta demokrasiye inanan her yurttaşın ortak mücadelesine dönüşmek üzere.
