Kanserle Mücadelede Risk Faktörleri ve Tedavi Yöntemleri
Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Hakan Harputluoğlu, kanserle mücadelede aktif rol oynayan kuruluşlar ve bilim insanlarının yaptığı araştırmalardan elde edilen bulgular ışığında, kanserin gelişiminde birçok faktörün etkili olduğunu belirtti. Harputluoğlu, kansere zemin hazırlayan risk faktörlerini sıralayarak bu faktörlerin etkilerini azaltmanın kanserle mücadelede önemli bir adım olduğunu vurguladı.
Kansere Yol Açan 10 Ana Risk Faktörü
Prof. Dr. Harputluoğlu, kanserin oluşumunda çevresel ve genetik faktörlerin bir arada rol oynadığını ifade ederek kansere yol açan 10 risk faktörünü şu şekilde sıraladı:
- Sigara ve tütün kullanımı: Tütün ürünleri, kanserin başlıca nedenlerinden biri olup özellikle akciğer, ağız, gırtlak ve pankreas kanseri riskini artırıyor.
- Alkol tüketimi: Aşırı alkol tüketimi, karaciğer, yemek borusu ve mide kanseri gibi birçok kanser türüne zemin hazırlayabiliyor.
- Beslenme alışkanlıkları ve kilo kontrolsüzlüğü: Sağlıksız beslenme ve obezite, özellikle bağırsak ve meme kanserleri başta olmak üzere birçok kanser türü için risk faktörüdür.
- Fiziksel aktivite eksikliği: Hareketsiz yaşam tarzı, bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve kanser riskinin artmasına neden olabiliyor.
- Aile geçmişi ve genetik faktörler: Kalıtsal genetik yatkınlık, kanser riskini artırıyor. Özellikle birinci derece yakınlarında kanser öyküsü olan kişilerin risk altında olduğu belirtiliyor.
- Kronik iltihap: Sürekli inflamasyon, hücresel mutasyonlara neden olarak kansere zemin hazırlayabiliyor.
- Hormonlar: Özellikle kadınlarda hormon dengesizliği meme ve rahim kanseri riskini artırabiliyor.
- İmmünosupresyon: Bağışıklık sistemi bozukluğu, vücudu kanser hücrelerine karşı savunmasız bırakabiliyor.
- Yaş: Kanser görülme sıklığı yaş ilerledikçe artıyor.
- Çevresel faktörlere maruziyet: Radyasyon, güneş ışınları, kimyasallar, virüsler ve enfeksiyonlar kansere neden olabilen dış etkenlerdir.
Genetik ve Çevresel Faktörlerin Etkisi
Kanser, çevresel faktörlerin tetiklemesiyle gelişebilen bir hastalık olmasının yanı sıra kalıtsal olarak da aktarılabiliyor. Harputluoğlu, özellikle birinci dereceden yakınlarının medikal öyküsünde kanser bulunan kişilerin risk altında olduğunu belirtti. Ancak genetik faktörler değiştirilemese de çevresel faktörlerin etkilerinin azaltılabileceğini vurguladı. Sigara ve alkol tüketiminden uzak durulması, düzenli fiziksel aktivite, dengeli ve sağlıklı beslenme gibi önlemlerle kanser riskinin önemli ölçüde azaltılabileceğini ifade etti.
Çevresel Faktörlerin Kanser Üzerindeki Etkisi
Çevresel faktörlerin kansere neden olan en önemli etkenlerden biri olduğunu belirten Prof. Dr. Harputluoğlu, teknolojinin gelişmesiyle birlikte radyasyona maruziyetin arttığını söyledi. Bilgisayar, akıllı telefon ve tablet gibi cihazlarla uzun süreli temasın kansere yakalanma oranını artırdığına dikkat çeken Harputluoğlu, ekosistemin zarar görmesinin de bu durumu tetiklediğini belirtti. Özellikle ozon tabakasının incelmesi, zararlı güneş ışınlarına maruziyeti artırarak cilt kanseri riskini yükseltiyor.
Kanser Tedavisinde Kullanılan Yöntemler
Kanser tedavisinde en yaygın kullanılan yöntemlerin cerrahi müdahale, kemoterapi/immünoterapi ve radyoterapi olduğunu belirten Harputluoğlu, bu yöntemlerin hastalığın türüne ve seyrine göre uygulandığını söyledi.
- Cerrahi yöntem: Ana hedef, tümörlü bölgenin ameliyat ile temizlenmesidir.
- Kemoterapi/immünoterapi: Hastalığın seyrine göre planlanır ve belirli dozlarda ilaç verilerek uygulanır.
- Radyoterapi: Kanser hücrelerini yok etmek için radyasyon kullanılır.
Bazı durumlarda bu yöntemlerin kombine şekilde kullanılması gerekebilir. Ayrıca, bilim insanları yeni tedavi stratejileri üzerinde çalışmaya devam etmektedir.
Gelişmekte Olan Tedavi Yöntemleri
Son yıllarda akıllı ilaçlar, dokuya yönelik ilaç taşıyıcı sistemler, yeni nesil ilaç formülasyonları ve hormon tedavileri kanser tedavisinde dikkat çeken gelişmelerdir. Özellikle nanoteknoloji alanındaki ilerlemeler, kanser tedavisinde umut verici yenilikler sunmaktadır.
Sonuç
Prof. Dr. Hakan Harputluoğlu, kansere yakalanma riskini azaltmak için genetik faktörlerin değiştirilemeyeceğini ancak yaşam tarzı değişiklikleriyle çevresel risklerin minimize edilebileceğini vurguladı. Sağlıklı yaşam alışkanlıklarının hem kansere yakalanma oranını azaltacağını hem de yaşam kalitesini artıracağını belirtti. Ekosisteme zarar vermeyen bir yaşam anlayışının benimsenmesi, yalnızca bireylerin değil, tüm toplumun sağlığı açısından büyük önem taşıyor.